Yeşilçam’ın emektarlarından Ayşen Gruda ile Malta Köşkü’nde yeni filmlerini, Türk sinemasını, sadakati ve hedeflerini konuştuk.
Yeni filminiz “Kukuriku – Kadın Krallığı” hayırlı olsun diyelim. Sizi bu filmde nasıl bir rolde izleyeceğiz?
Filmde ‘Sülüklü Albız’ karakterini canlandırıyorum. İki tane kısa sahneden oluşan ufak bir rolüm var.
Eski Türkler yeni doğum yapan kadını rahatsız ettiğine inandıkları şeytana “albız” derler. Canlandırdığınız karakter böyle biri mi?
Hayır, Sülüklü Albız, özel yetenekleri olan, büyüler yapan, halkın çok saygı duyduğu ve güvendiği bir büyücü. Herkes, çözümleyemediği bir derdinde ona başvuruyor.
Bu filmde oynama sebebinizi öğrenebilir miyim?
Senaryoyu okuduğumda çok beğendim. Filmde mitolojik bir hikaye anlatılıyor. Bir hikayede mitolojik bir yön varsa o hikaye benim için doğru bir yerdedir. Aynı zamanda okurken çok güldüm, filmin adını da çok komik buldum. O yüzden bu projenin içinde olmak istedim.
Senaryonun nesini beğendiniz?
Film iktidarı ele geçiren kadınların trajikomik öyküsünü konu alıyor ve kadın erkek ilişkilerine mizahi bir dille yaklaşıyor.
Filmin senaristi Hasan Özsoy “Bu filmin konu itibarı ile dünyada eşi benzeri yok.” demiş ama sanırım kendisi 1996’da en iyi yabancı film Oscar’ını alan ve anaerkil bir yaşamı merkez alan ‘Antonia’s Line’ adlı filmi izlememiş. Kadının iktidar olmasıyla ilgili bildiğiniz başka örnek bir film var mı?
Gerek ilişkilerde gerekse yönetici olarak yüzyıllardır kadının iktidar olmasını, ele geçirmesini anlatan bir sürü tiyatro oyunu biliyorum. O yüzden filmde anlatılan hikaye yeni keşfedilmiş bir konu değil. Filmin bu hikayeyi bambaşka yöntemlerle anlatan özgün bir dili var.
“Sülüklü Albız” karakterinin bir alt metni var mı? Yoksa simgesel bir büyücü mü var filmde?
Ben her zaman oynadığım karakterleri işleyip yeniden yazarım.
O zaman hayattaki büyülerden, büyücülerden bahsedelim biraz…
Bence herkes biraz büyücüdür hayatta. Ama bu filmle ilgili konuşacak olursak, ben Ayşen Gruda’yım, filmdeki ise Sülüklü Albız. Tabii ki ortak bir yönümüz yok. Tek benzeştiğimiz taraf bu karakteri hayata geçirmek için bir enstrüman olarak kendi bedenimi kullanmış olmam…
Kukuriku – Kadın Krallığı’nda Zeyna’nın bile giyerken zorlanacağı kostümler var. Sizi de cesur kostümlerle görecek miyiz?
Benim kostümüm diğer oyuncuların giydiği gibi açık değil ama çok şık ve güzel bir kostümüm var. Zeyna giydiğine göre bizim kızlar niye giymesin ki? Zeyna’dan hiçbir farkımız yok. Güzel bir vücudunuz varsa bundan kaçınmayıp sergilemelisiniz.
Siz sergiliyor muydunuz?
Ben gençken çıplak dolaşmayı çok severdim. Çünkü güzel bir vücudum vardı. Eciş bücüş bir vücudunuz olsa bunu anlayabilirim ama gençlerin saklanması için bir neden göremiyorum ortada.
Kukuriku – Kadın Krallığı; Memleket Meselesi ve Hayde Bre gibi Türk filmleriyle aynı anda gösterime girecek. Gişe hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dikkat ederseniz Kapalıçarşı’ya gittiğinizde kuyumcular yan yana sıralanmıştır. Bütün hepsi de iş yapar. Seyirciler hangisini istiyorsa ona gidebilir.
Sizce filmde anlatıldığı gibi günün birinde dünyada bir kadın egemenliği olur mu?
Kadınlar dünyaya egemen zaten! Ama bu işi gizli yürütüyorlar. Erkekleri çekip çevirmek zordur. Erkekler hiç büyümez. 70 yaşında bile çocuk kalırlar. Detaycı değildirler. Kadının ve erkeğin matematik kafasının farklı olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Sizce bir erkeğin bir kadın karşısında yapabileceği en büyük hata ne olabilir?
Kadını anlamamak ve erkeğin libidosuna yenik düşmesi bence bir erkeğin en büyük hatasıdır.
Libidodan bahsetmişken siz kadınlar neden hep aldatılıyorsunuz?
Olur mu öyle şey, biz de aldatıyoruz.
Genel konuşmayalım isterseniz, siz de aldattınız mı?
Tabii ki aldattım. Niye aldatmayayım ki? Her şey müşterektir.
Aldattığınızdan karşı tarafın haberi oldu mu?
Onun beni aldattığından haberim varsa benim aldattığımdan da onun haberi olur. Karşı tarafın titreyip bir kendine gelmesini isterim. Zaten bir ilişki aldatma üzerine kurulduysa o ilişkinin hemen bitmesi gerekir.
Siz bir ilişkide karşı tarafta ne ararsınız?
Ben her şeyin başında ilişkinin felsefesine bakarım. Birbirimizden ne istediğimizi, beraber neler yaptığımızı, birbirimize ne anlatmaya çalıştığımızı sorgularım. Baktım ki olmuyor “güle güle” deyip giderim. Sevgiyi ve tutkuyu birbirinden ayırmak lazım. Mesela bir insanın kız kardeşini öldürmesiyle ilgili haberler çıkıyor gazetelerde. Bir insanın kardeşini öldürmesi bir film senaryosu gibidir. Alttan alta bir dürtü olabilir, gizli bir aşk vardır. Benim kardeşim ameliyat geçirdiğinde ben bir hafta kendime gelemedim. İyi haberi alana kadar insan ölüp ölüp diriliyor.
Geçmiş olsun. Kardeşinizin neyi vardı?
Vücudundan iyi veya kötü huylu olduğunu bilmediğimiz bir kist alındı. İnsan sonuç ortaya çıkıncaya kadar ölüp ölüp diriliyor.
Özcan Deniz’i ilk defa yönetmen koltuğunda göreceğimiz ‘Ya Sonra’ adlı filmde de oynuyorsunuz. Orada nasıl çıkacaksınız karşımıza?
Bütün film boyunca adı geçen, hem düğümde hem de çözümde etkili bir karakteri canlandırıyorum. Yani çok işlevsel bir rolüm olduğunu söyleyebilirim.
Özcan Deniz’i bir yönetmen olarak nasıl buldunuz?
Beni anlamaya çalıştı. Birlikte karar vermeyi seven çok nazik bir insan. Hoşuna gitmeyen bir durumla karşılaştığında karşısındakini nazik bir biçimde uyarıyor. Bütünü göremediğim için çok fazla bir şey söyleyemiyorum ama en azından benimle çalışırken gördüklerim bu şekildeydi.
Geçtiğimiz günlerde Hilal Cebeci de klip yönetmenliğine soyundu. Nuri Bilge Ceylan türkü albümü yapsa ne düşünürsünüz? Sizce şarkıcıdan yönetmen olur mu?
Hilal’i bilmiyorum ama Mahsun ile Özcan bütün sermayesini ve gücünü sinema için harcıyor. İçkiye, şaraba, abuk subuk şeylere para yatırmayıp sinemayla ilgileniyorlar. Bence hepsi çok doğru bir yolda ilerliyor.
Sizce son dönemlerde Türk filmlerinin niceliğindeki artış niteliğe de yansıyor mu?
Herkes sinema için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Sinema çok zor şartlarda yapılan bir sanat dalı. Her şey senaryo, yönetmen ve oyuncu bulmakla bitmiyor. Ben bu kadarına bile “Bravo!” diyorum.
Sizce senaryolarımızda bir erkek egemenliği söz konusu değil mi?
Evet, kadın yazılan hikayelerde hep ikinci planda kalıyor ve çoğunlukla erkeğin hikayesine hizmet ediyor. Bunları söylerken Kraliçe Elizabeth gibi filmleri bir kenara koyuyorum ama dünya sinemasında da değişen bir şey olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Kadın komedyen sayısı çok az.
Yabancı kadın oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?
Bir sürü oyuncu var. Ama bir komedyen olarak, Goldie Hawn’u ve Cate Blanchett’i ayrı bir yere koyarım. Türkiye’de de çok iyi oyuncularımız var. Fatma Girik, Türkan Şoray gibi. Hala çok hoş kadınlar. Oyunculuk onlara çok yakışıyor. Oyunculuk bir yaşam biçimidir. Onlar tevazu ve sadelikleri içerisinde muhteşem görünüyorlar.
Genç kadın oyuncularımızdan hiç kimse yok mu?
Türk Malı’nda oynayan Binnur Kaya’yı örnek olarak gösterebilirim. Tam olarak başarılı diyemem ama ileride olacağına inanıyorum. Başarı için biraz kendini törpülemesi lazım. Çünkü bulunduğu kozanın dışında dışarıda başka bir dünya var.
Bu sanatın her dalı için geçerli bir durum değil mi?
Yazarlara da ben hep aynı şeyi söylemişimdir. Onlar da pembe bir odanın ve şekerli bir pastanın içinden yazılarını yazıyor.
Biraz daha somutlaştıralım mı bu düşünceleri…
Mesela benim son oynadığım dizi Zoraki Başkan’dı. Konu bulmakta zorluk çekiliyordu. Belediyenin içinde geçen bir dizinin içinde konu bulamıyorsan hiçbir şey yazma yani!
Gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz?
Şu anda Bora Severcan’ın Sam Bobrick’ten uyarlayıp yönettiği Bavul adlı bir tiyatro oyununda Volkan Severcan, Melda Gür ve Nuri Gökaşan ile beraber oynuyorum. Şu ana kadar sadece bir oyun sahneleyebildik. Ara vermiştik. Oyuna devam ediyorum. Açık konuşmak gerekirse argo tabirle bir reklam serisi kaparsam beni buralarda hayatta göremezsiniz. Çünkü ben başka bir boyuttayım. Ama ne siz bunun farkındasınız ne de polis farkında.
Gülhane Parkı’ndaki bir ceviz ağacı olduğunuzu mu iddia ediyorsunuz?
Hayır, sadece bazıları Saraçhane Parkı’nda oldukları için farkında değil. Benim gibi kuyruklu yıldızı kaçırınca çok üzülecekler. Bu kadar büyük konuşuyorum.
Büyük oyuncuların büyük gelgitleri olur. Ama sizin hep değişmeyen bize göstermediğiniz bir çizginiz var. Bunu nasıl başardınız?
Her şeyi irademe borçluyum. Zaman zaman irademin bittiği, çöktüğüm yerler oluyor. Sonuçta ben de bir insanım. Ama ailemi düşünerek hareket ediyorum. Onları her şeyin üstünde tutuyorum. Daha hayatın başında olan bir erkek torunum var. Ona öğretmek istediğim dersler var.
Ne gibi dersler?
Ona yeri geldiğinde ağlamasını, haksız çıkarılmak istenen insanın arkasında durmasını öğreteceğim. Erkekliğin vurma kırma ve futbol olmadığını bilmeli. Erkeklik; dürüstlüktür, bilgeliktir ve önden kuyruklu olmamaktır.