Ka n

Can Yücel geçen hafta 12 Ağustos’ta ölüm yıl dönümü vesilesiyle anıldı. Yaklaşık 6 sene önce Datça’ya gittiğimde şairin evini görmek istedim. Can Yücel’in evinin sokağının karakteristik silüetinin en önemli öğelerinden biri olan bahçe duvarının bir bölümünü yıkarak alçaltmışlar. Can Yücel’in evinin adı “Canevi” olarak geçer. Tesadüfe bakın ki tadilattan sonra buraya atölye açıp ismini “Cam Evi” koyacaklarmış.


Saygılar Bizden

Neredeyse bir haftadır, Kemal Sunal ile ilgili Twitter’dan yapılan bir paylaşım üzerine yapılan yorumları ve çıkan haberleri okuyoruz. Olabilir tabii, bu hayatta her şey mümkündür. Düşünelim mesela şimdi ben bu konuya bir anda nereden geldim, neden geldim, nasıl geldim? Bunu izaha gerek var mı? Gördünüz, geldim yazdım. Ama yazmamış da olabilirdim. Yazmışsam yazmışımdır. Yazmamışsam yazmamışımdır. Görünen köy uzakta değildir. Buraya yazdım da sonradan yazmadım da demedim? Özetle bunlar birtakım uydurma laflardır.


Gımıldak

Kamyon şoförlüğü, kaldırım taşı döşemeciliği ve tavukçuluk yaptı. Tavukçulukta iflas edince hamallığa başladı ve sekiz yıl bu işe devam etti. Hamal olduğu için hep hor görüldü. Emekliliği gelir gelmez işten çıkardılar. En azından emekliliğine sevinmek istedi, sevinemeden beyninde tümör olduğunu öğrendi.


Kapıyı Tekmelemek

İntihar ya da birini öldürmek, felsefecilerin yüzyıllardır üzerinde düşündüğü, insanoğlunun en eski trajedilerinden (?) biri. Bu trajedinin peşine düşmek istersek İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin otobiyografisinde sarfettiği şu sözleri başlangıç noktası olarak alabiliriz:


Yol Kenarında Bir Ahlat Ağacı

Yol Kenarı, Tayfun Pirselimoğlu’nun başyapıtı ve 2018’in tartışmasız en iyi filmlerinden biri. Pirselimoğlu, kısa filmlerini saymazsak, 2002 yılından beri çıktığı uzun metrajlı film serüveninde, üzerinde gezindiği ölüm, insan-eşya ilişkisi, bir uğultu olarak ses, monotonluk, anlamsızlık, bunaltı gibi temaları bu sefer teoloji ve felsefeyi daha fazla ön plana alarak karşımıza çıkarmış


Ahlat Afişi

Nuri Bilge Ceylan’ın şu anda Cannes Film Festivali’nde yarışan Ahlat Ağacı adlı son filminin afişleri geçtiğimiz hafta yayınlandı ve sosyal medya da afişlerin üstüne mal bulmuş Mağribi gibi atladı. Kimisi afişleri Instagram postuna benzetti, kimisi de çok beğendi. Beğenmeyenler için daha fazla ne yapılabilir, bilmiyorum. Benimse Türkiye ve afiş kelimelerini yan yana getirince gözümün önünde bir şey […]


Oyş

Yıllar önce internette bir Alman belgeselinde bazı görüntülere denk gelmiştim. Anadan üryan kadınlı erkekli bir grup kendilerini yerden yere atıp birbirlerine yastıkla saldırıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi yere uzanıyorlar. Kızcağızın biri hüngür hüngür ağlayarak “Korku… Neredeee? Bulamıyorum onu?” diye çırpınıyor.