Yaralısın

Coachella’dan ünlülerin fotoğrafları sayesinde haberin oldu ama kaçırdın. Cannes Film Festivali’ni düşündün ama şehirdeki tüm oteller aylar öncesinden dolmuş. “Başka neler var?” diye araştırma yaptığında karşına festivallerin ağababası Glastonbury çıktı. Ama bu sene iptal. Afrika’daki muadili olan Splashy Fen’e niyetlendin ama o da bu sene yok. Yaralısın. Mutlaka bir şeyler yapmak, Instagram fotoğraflarının altına misshomealready hashtag’i koyarak herkesi çatlatmak istiyorsun ama yol gösterenin bulunmuyor. Zaten bulunsa ne yazar, hepsi çok pahalı.

Üzülmek, yılmak yok. Bu hafta size herkesin tenezzül etmeyeceği, etse de bir günden fazla durmak istemeyeceği, kesenizi zorlamayacak gerçek bir maceraperestin ruhuna uygun festivalleri yazacağım. Çünkü siz en iyisine layıksınız. Hemen başlayalım.

İlk aklıma gelen festival Burning Man. Oldukça popüler bir festival olsa da yaratıcısı Larry Harvey geçirdiği felç sonucu geçtiğimiz hafta 70 yaşında hayatını kaybettiği için bahsetmemek olmazdı. Bütçenizi oldukça zorlayacak bu festival için size izleyeceğiniz alternatif yolu açıklıyorum:

Tek yapmanız gereken bir şekilde San Francisco’ya gitmek. Eh, otobüs paranızın da olduğunu düşünüyorum. San Francisco’dan otobüsle Reno’ya geleceksiniz. Organizatörlerin Black Rock Çölü’nün ortasında kurduğu Black Rock City, Reno’ya yaklaşık 200 km. uzaklıkta. Bundan sonra yollarda otostop çekiyoruz. Mutlaka festivale giden bir “burner”a rastlayacaksınız. Reno’dan, HWY I-80 yolundan doğuya doğru ilerleyerek Wadsworth/Pyramid Lake çıkışına gelip (No:43) HWY 447’e doğru devam edin. Yaklaşık 1.5 saat sonra soluklanabileceğiniz Gerlach’a ulaşacaksınız. Buradan tabelaları takip ederek Black Rock City’e ulaşabilirsiniz. Otostop çekmekten ter içinde kalmış bitkin vücudunuzla önünüze gelene sarılıp yiyecek içecek alın, biraz karnınızı doyurun. Sopa yemeyeceğinizin garantisini veriyorum. Burada para, buz ve kahve satan Center Camp dışında geçmiyor. Harvey, sistemi “hediye kültürü” olarak tanımlardı, bu doğrultuda Burning Man‘e katılan “burner“lar da alışverişlerinde para yerine birbirlerine sarılmayı tercih ediyor.

Burning Man anlatmakla bitmez, belli başlı şeyleri internetten zaten okuyabilirsiniz. Geçelim diğer festivalimize.

Oberhausen Uluslararası Kısa Film Festivali. Yeni Alman Sineması‘nın doğduğu yer olarak bilinir. Kısa filmi bir sanat dalı olarak benimsemiş, bu alanda eserler veren yazarların ve izleyicilerin dünya üzerindeki en önemli buluşma noktalarından biri. Oberhausen Almanya’da ağır sanayinin merkezi olan Ruhr bölgesinde yer alan bir şehir. Emin olun dönüşte, birbirlerine “Abi bi kısa film çekelim mi yauu” diyen uzun saçlı tel gözlüklü entellerin arasında bir yıldız gibi parlayacaksınız.

Geldik Lopburi Maymun Festivali’ne. Tayland’ın başkenti Bangkok’un doğusunda yer alan Lopburi şehrinde düzenleniyor. Maymunlara sofralar kuruluyor, yarışmalar yapılıyor. Binlerce aç maymunun arasında bir avuç turist… Amaç efsanelerde adı geçen Maymun Kral’ın soyuna şükran sunmak… Maymun sayısı karanlık basarken iyice artıp insan sayısı azaldıkça bu şükranı nasıl sunacakları konusunda kafanızda soru işaretleri oluşabilir. Hiç tereddüde düşmeyin, anında toz olun.

Bir sonraki etkinliğimiz Darüsselam Keçi Yarışları. Maymunlardan daha güvenli oldukları kesin. Nairobi’nin en güzel keçilerinin yarışacağı ve yetiştirilmek üzere açık arttırmayla satılacağı Darüsselam Keçi Yarışları, yerel kültürü yakından tanımanız ve eğlenceli zaman geçirmeniz için uygun bir atmosfer sunuyor.

Beşinci festivalimiz Gerewol/Cure Salee. Nijerya’nın kuzeyindeki In-Gall’de yaşayan 50.000 kişilik göçebe Wodabee Kabilesi’nin yaptığı ritüelin arasına süzülüyoruz. Kabilenin erkekleri kadınları için süslenip makyaj yapıyor, güneşin altında saatlerce dans ediyor. Birbirlerine inek hediye ediyorlar. Size de sıcağın altında bayılmayın diye garip bir çay veriyorlar. Nolur nolmaz, gülmeden uslu uslu çayınızı içip izleyin.

Sıradaki etkinlik yerimiz Çernobil Ulusal Müzesi. Müze gezmeyi seven siz değerli sanatseverleri de unutmadım. Biliyorsunuz, Çernobil Nükleer Santrali’nde 1986 yılında yapılan bir deney sırasında meydana gelen patlamanın yaraları hala tam olarak sarılamadı. Felaketin etkilerinin yüzyıllar boyu devam edeceği söyleniyor. Müze tarihi belgeler ve fotoğraflarla bu trajedinin bilançosunu gözler önüne seriyor. Bölgede radyasyon yiyip yemeyeceğiniz ile ilgili garanti veremiyorum. Ama tatilden kilo almadan döneceğiniz kesin.

Sıradaki özgün etkinliğimiz Cape Town’dan: Ormanda Cadılar Bayramı Koşusu. Bu geleneksel koşular aslında dünyanın dört bir yanında düzenleniyor. Ama ben siz her şeyin en iyisine layık olduğunuz için özellikle Cape Town’un balta girmemiş ormanlarını seçtim. Kostüm giyme zorunluluğu olan Muratie Wine Estate‘deki koşuda, gerilim dolu dakikalar sizi bekliyor. Kostüm tarafını düşünmeyin. Karanlık ormanda arkanıza bakmadan koşarken en çok lastik dona ihtiyacınız olacak. ‘Bebek kılığına girdim’ deyip lastik donu kostüm gibi yutturabilirsiniz. Ormandan sağ salim çıkarsanız üstünüzden akanlar konusunda “Bu da girdiğim kılığın konsepti.” deme ayrıcalığınız var.

Cadıları bir kenara bırakıp devam edelim… Uluslararası Yorgan Festivali… Bu festival çeyiz hazırlığı yapanlar için… Yatak örtüsüne, çarşaflara, yastıklara ve yorganlara meraklıysanız (?) Houston’daki George R. Brown Convention Center‘da düzenleniyor. Mis gibi çarşafların arasında oradan oraya koşturabileceğiniz 450’den fazla atölye ve özel etkinlik var.

Bir önerim de yılbaşında farklı bir şeyler yapmak isteyenler için… Şangay’a gidin. Uçaktan indikten sonra Longhua Tapınağı’nı arayın. Sora sora buldunuz mu? Bravo! Hemen girmeyin, ben sadece gece aramayın diye gündüzden sizi dolaştırdım. Ne bileyim, karanlıkta ararken kaybolursunuz, Çin mafyası filan olur. Errneyse… Tüyoyu veriyorum… Tapınağa tam gece yarısı gireceksiniz. Yerli halk 31 Aralık’ta tam gece yarısı tapınağa girerek çanın 108 kere vurmasını bekliyor. Çan vurma seremonisinin yeni yılda mutsuzluğu yok edeceğine ve iyi şans getireceğine inanıyorlar. Tapınaktan çıktıktan sonra “Neydi şimdi bu?” diye bana sinirleneceksiniz, ama unutamayacağınız bir deneyim olacak.

Ve son öneri…

Ulan Batur Uluslararası Film Festivali (UBIFF). Açıkçası bunu neden önerme isteği duydum, ben de bilmiyorum. En iyi filme, Altın Deve büyük ödülünü veriyorlar, sanırım ondan…

* Yazının başlığı Erdal Öz’ün Yaralısın adlı romanından alınmış olup ilk paragraftaki hadsiz yapı aslında yazara ve romandaki üsluba bir saygı niteliği taşımaktadır. Konumuzla en ufak bir alakası yoktur. Türk edebiyatının hakkı verilmemiş bu önemli romanını, küçükken, 1975 tarihli En Büyük Patron adlı Yeşilçam filminde Fikret Hakan’ın canlandırdığı Fişek Yunus karakterinin elinde görmüştüm.