Redd, Çağan Irmak’ın son filmi Prensesin Uykusu ile yine gündemde. Türkiye’de yayınlanan ilk konsept albüm olan “21”, canlı kaydedip yayınlanan ilk konser DVD’si “Gecenin Fişi Yok” gibi ilklere imza atmış Redd ile film hakkında merak edilenleri, grubun geçmişini ve haklarında çıkan haberleri konuştum.
Beş tane albümünüz var ama kitleler adınızı Prensesin Uykusu filmiyle duydu. Bu konu hakkında söylemek istedikleriniz var mı?
Berke Hatipoğlu: Adımızı ilk defa duymuş insanların yanı sıra bizi ilk albümümüzden beri dinleyen bir kitlemiz var. Onlar bizim bu rüzgardan kötü etkilenmemizden ve eski dinledikleri grubu kaybetmekten korkuyor. Bütün bu gelişmelerin ötesinde biz her şeyden bağımsız bir yerde duruyoruz.
Filmden sonra hayatınızda olumlu veya olumsuz bazı değişiklikler oldu mu?
Berke Hatipoğlu: Biz birbirimizi 15 seneden beri tanıyoruz ve hep devam eden ilerleyen bir çizgimiz ve duruşumuz var. Sanata, medyaya ve müziğe bakışımızda değişen bir şey olmadı. Bu anlamda hala protest sayılırız. Ama popüler olmamak gibi kör bir muhafazakarlığımız da yok. Kendi ahlak anlayışımız içerisinde biz de her sanatçı ve grup gibi kendi şarkılarımızı daha geniş kitlelere duyurmak isteriz.
Filme dahil oluşunuz nasıl gerçekleşti?
İlke Hatipoğlu: Çağan Irmak “Prensesin Uykusu” adlı şarkımızdan çok etkilenmiş. Filmin senaryosunu da şarkıdan esinlenerek yazmış. Doğan’ı arayarak bununla ilgili bir film yapmak istediğini belirtti. Biz de seve seve kabul ettik. Çünkü filme dahil oluş hikayemiz alışılagelen hikayelerden biraz farklıydı.
Reklam için çabalamayan bir grup olarak filmde ulaşılmaz bir portre çizmeniz izlerken sizi utandırdı mı?
Berke Özgümüş: Bence Türkiye’deki düzenin bundan utanması gerekiyor. İnsanların sevdikleri dinledikleri sanatçıları putlaştırıp tabulaştırmaması lazım.
Filmde göründüğünüz sahneler dışında hep sette miydiniz? Senaryoya herhangi bir katkınız oldu mu?
Berke Özgümüş: Bizi ilgilendiren konuların dışında başka bir şeye karışmamız söz konusu olamaz. Oynadığımız sahnelerdeki mizansenler de buna dahildir.
Ömür Gedik Twitter hesabında “…Filmde inanılmaz bir Redd reklamı var.” yazmış. Köşe yazısında da bazı sahnelerin sanki sizin için çekildiğini belirtmiş…
Doğan Duru: Bizim göz önüne çıkmamız ve daha fazla insana ulaşmamız bazı kesimleri rahatsız etmiş olabilir. Medyayla aramızda birkaç kilometre mesafe olduğu için bizi bu sistemin içinde görmek istemiyorlar. Görmek istemedikleri için de rahatsızlık duyuyorlar. İnsanlar tercihlerini popüler kültür ürünlerini görmekten yana kullanıyor. Belki Çağan Irmak da dinleyicimiz olarak bunu görmüş olabilir, o yüzden bu soruyu kendisine sormak lazım.
Berke Hatipoğlu: Üstelik biz Çağan Irmak kadar tanınmadığımız için kendisinin üzerinde bir baskı da oluşturmuyoruz. Bu onun filmi, bizim değil. Film eleştirisi film üzerinden yapılır, ama insanlar konuya Redd tarafından bakıyor.
Güneş Duru: Çağan Irmak babamızın oğlu değil! Murathan Mungan, Müslüm Gürses’e şarkı sözü yazdığı zaman alkışlanıyor. Bir yönetmen bir şarkıdan yola çıkarak bir film yaptığı ve doğal olarak biz de filmin müziğini yaptığımız zaman reklam olarak algılanıyor.
İlke Hatipoğlu: Filmin sonunda bütün masallar için ortak bir yazı var. Yazıda filmin çıkış noktalarından birini oluşturduğumuz için ayrıca bize de teşekkür ediliyor. Sadece bu yazı bile filmin Redd reklamı olmadığını açıklıyor zaten. Başka bir şey söylemeye gerek yok.
Çağan Irmak filmin müziklerini yaptığınız süreçte sizden özel bir istekte bulundu mu?
İlke Hatipoğlu : Filmin müziğini yaparken tarzımızın dışına çıkmamaya özen gösterdik. Çağan Irmak’ın filmografisine bakıldığında filmlerinde kullandığı müziklerin birbirine hiç benzemediğini görürsünüz. O yüzden işin başında biraz tereddütteydik. Şarkıları kendisine dinlettiğimizde çok beğendiğini belirtti ve biz de işimizi daha rahat bitirdik.
Sizi ilk defa duymuş müzikseverler için Redd’in oluşum sürecinden biraz bahsedelim…
Güneş Duru: Doksanlı yıllarda genelde Türkçe sözlü rock müzik albümleri çok fazla yoktu. Çok az grup vardı. Doğan ile bir grubumuz vardı. Sonra Berke ve İlke ile tanıştık ve Redd’i oluşturduk. 2000 yılına kadar barlarda başkalarının şarkılarını çalıyorduk. Daha sonra kendi şarkılarımızı yapmaya başladık. 2009 yılında da Berke Özgümüş resmi olarak kadroya dahil oldu ve grup son halini almış oldu.
Redd’in anlamı nedir? Michael Redd hayranlığı filan mı?
Doğan Duru: Redd sözcüğü reddetmekten geliyor. Farsça bir kelime ve o yüzden iki tane d harfi var. Medya zamanında bize “Neyi reddediyorsunuz?” gibi klişe sorular sormuştu ama bizim bir şeyi reddettiğimiz yok. Sadece galiba her şeyi kolay kolay kabul eden tipler değiliz.
Başından beri grubun adı Redd miydi?
Doğan Duru: Hayır, başlarda adımız sadece Red’di. Ama “red” aynı zamanda ingilizce kırmızı anlamına da geldiği için bir kafa karışıklığına yol açıyordu. Farsça hali bizi daha iyi ifade ediyordu ve görsel ve işitsel daha hoştu. Biz de kelimeyi aynen bu şekilde aldık.
İlk albümünüz 50/50’nin yanında bir de kırmızı kalem hediye etmiştiniz…
Doğan Duru: Albümün kartonetini İsmail Acar çizmişti. Çizimlerde kırmızı renk çoğunluktaydı. Cd’nin içinde boş bir sayfa bırakmıştık. İnsanların müziğimizi dinlerken yaşadıkları hisleri veya o zamana dair anılarını not etmeleri için fikir olarak böyle bir şey düşündük.
Konser ve bar programlarında da aynı kadroyu kullanıyorsunuz yoksa size eşlik eden sanatçılar var mı?
Berke Özgümüş: Redd Softcore adı altında verdiğimiz akustik konserlerimizde arp, çello, akerdeon ve saksafon gibi enstrümanlar kullanıyoruz. Bunun dışında sahnede genelde beş kişiyiz.
‘Groupie’ olarak tabir edilen kadın hayranlarınız var mı?
Berke Özgümüş: Sadece müzik gruplarının değil, aktörlerin, ünlü sporcuların, zengin adamların hatta polislerin bile groupie’leri bulunuyor dünyada. Ama bizim yok. Demek ki onlar bizden daha iyi rock’n’roll yapıyorlar.
Doğan Duru: Hayran kitlemiz yaşını başını almış oturaklı insanlar olduğu için abuk subuk hareketlerle bugüne kadar hiç karşılaşmadığımızı söyleyebilirim.
Türkiye’deki dizi ve film müzikleri hakkında düşünceleriniz neler?
Hepsi birden: Berbat! Dizilerin üretilme biçimleri iyi müziklerin çıkmasına izin vermiyor. Her hafta reklamlar yüzünden doksan dakikaya yakın çekilen bir işten kaliteli bir sonuç almanız mümkün değil. Yapılan filmlerin müziklerinde de durumun hemen hemen aynı olduğunu söyleyebiliriz. Film müziği yönetmenlerimizin ve yapımcılarımızın üzerine titizlendikleri bir konu değil. Bazı başarılı örnekler var ama istisnalar kaideyi bozmuyor.
Mor ve Ötesi’nin solisti Harun Tekin, daha önce “Falan Filan” adlı şarkınız hakkında “Böyle şarkı sözü mü olur?” demişti…
Doğan Duru: Kendisiyle bu konu hakkında en güzel şekilde helalleştik. O yüzden bu konunun yeniden gündeme gelmesini istemiyorum.
Vicdani Redd adında bir parçanız var. Bedelli askerlik tartışmaları devam ederken siz olaylara hangi pencereden bakıyorsunuz?
Doğan Duru: Biz hepimiz askerliğimizi yaptık. Zaten şarkı sadece askerlikle ilgili değil. Ülkede “vicdani ret” kavramından önce konuşulması gereken daha önemli meseleler olduğunu düşünüyorum. Tam anlamıyla bir türlü özgür ve demokratik bir toplum olamadık. Bu ülkede “Askerlik yapmak istemiyorum.” diyebilmenin de bir kendine özgü bir dili olmalı. Bazı tabu olmuş konuları insanların rahatça konuşması gerekiyor.
O yüzden mi bu şarkıda hiç söz kullanmadınız?
Doğan Duru: Şarkı müzikal olarak zaten her şeyi anlatıyordu. Bu yüzden üzerine söz yazmak istemedik.
Berke Hatipoğlu: Şarkıyı ‘21’ adlı konsept albümümüzde kullanmıştık. Konsept albüm olduğu için şarkının albüm içerisindeki duruş yeri de buna uygun düşüyordu. Şarkıda temelde militarizmden uzak bir grup olduğumuzu anlatmak istedik. Bu konuyu daha fazla dallanıp budaklandırarak üzerine söz yazmanın sanatsal bir yaklaşım olmayacağı görüşündeyiz.
“Konsept albüm” kavramını biraz açabilir misiniz?
Berke Hatipoğlu: Türkiye’de konsept albüm denilince maalesef kostüm, saç, makyaj, kartonet gibi kriterler algılanıyor. O yüzden bu konuda pek fazla konuşulacak bir şey yok.
Doğan Duru: Geçenlerde televizyonda “En iyi konsept albüm” adı altında bir ödül veriliyordu. Adaylar arasında Gülşen ve Hande Yener gibi isimler vardı. Kendi kendime “Demek ki Redd olarak konsept albümün ne olduğunu pek anlayamamışız.” dedim.
Berke Özgümüş: Bizim konsept anlayışımız içerik ve fikir ile ilgili. Albümde de bir karakterin yaşam öyküsünü sözel ve müzikal bir bütünlük içinde ifade ettik.
Kitleleri peşinden sürükleyen Serdar Ortaç’ı bir müzisyen olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güneş Duru: Kendisiyle bambaşka dünyaların insanıyız.
Doğan Duru: Sadece “Aşk bu kızılötesi, yaralı müzesi, hareket edemem” diyerek ne anlatmaya çalıştığını çok merak ediyorum.
Berke Özgümüş: İnsanlar bu kadar seviyorsa bir bildikleri vardır diye düşünüyorum.
İlke Hatipoğlu: Bizimle alakalı bir insan olmadığı için herhangi bir polemiğin içerisine girmek istemiyorum.
Powertürk geçtiğimiz günlerde yeterince popüler olmadığınız için kliplerinizi ve şarkılarınızı yayınlamayacağını duyurdu. Üzüldünüz mü?
Doğan Duru: Radyo ve televizyonların çok çaldığı ve onların yayın politikalarına uygun bir grup değiliz. Açıkçası bundan da sıkıntı duyuyoruz. Bu yüzden daha geniş bir kitleye ulaşmamız bir şekilde zorlaşıyor. Ama bu özellikle bize yapılmış bir uygulama değil. Bizim gibi bu durumun sıkıntısını yaşayan bir sürü sanatçı var.